29.06.2014

indeks kartı 7-10 / index card 7-10

Bu serideki tüm kartların fonu (8 x 14 cm) Tammy'nin akrilik boyaları sıkıştırma yöntemi ile üretildi. Yüzey üzerine istediğimiz kadar akrilik boyayı damlatıp sonra başka bir kartla sıkıştırıyoruz. Çok eğlenceli ve bir o kadar da dağınık bir çalışma yöntemi. Herkese öneririm.
-------------
All the backgrounds of the cards (8 x 14 cm) in this series  had been produced by Tammy's method of smashing acrylics. Basically, you put a drop of paint on paper and squeeze it with another paper. It is a funny and messy method of working. I suggest everyone to give it a try.


no.7: büyülü/ bewitched


no.8: deniz 1 / sea 1


no.9: deniz 2 / sea 2


no.10: güneş / sun


Tüm kartlarda akriliklere ek olarak yağlı pastel ve bazen kurşunkalem de kullandım.
------------
On all cards, in addition to acrylics, i have used oil pastels and sometimes pencil, too. 

indeks kartı 6/ index card 6

5,5 x 8,5 cm ölçülerinde eski bir otobüs kartı. Önce akrilik boya ile yüzeyini kapladım.
-----------
An old bus card of 5,5 x 8,5cm dimensions. First i covered the surface with acrylic paint.


Sonra ince uçlu sabit kalemle üçgenler ekledim.
------------------- 
Then with a fine tip permanent pen i have added triangles.


Yine akrilikle, evde yaptığım bir şablonu kullanıp kesik çizgilerle bir daire çizdim. İçine de markörle daha küçük bir daire ekledim. Kendi yaptığım kırlangıç şablonu ile en üst katmanı boyadım.
----------------
I have painted an acrylic circle in dotted lines, using a stencil i have made at home. Then i have added a smaller circle inside with a marker. On top, i have painted a swallow in acrylic paint, with a stencil i have made.


Bu da kartın arkası. Tamamı akrilik.
------------
This is the rear side, all acrylics.


26.06.2014

indeks kartı 5 ve sanat üzerine/ index card 5 and about art

Bu kart geçen seneden beri beklemekteydi. Bir anda üzerini akrilikle boyayıp biraz da kendi yaptığım şablonları denemiştim. Renkleri biraz soluktu, içinde pembe vardı, o yüzden pek ısınamamıştım kendisine. Birkaç gün önce elime geçti yeniden. Bambaşka bir şey ararken bulduğum balina resmini yapıştırmak istedim. Ortada duran daireyi tekrarlamak geldi içimden. Başka daireler ekledim başka kalemlerle. Kuru boyalar, kurşunkalem, markörler, keçeliler derken halkalar büyüdü. Balinayı okyanus izledi, okyanusun izi oldu. En sonunda beyaz ve siyah akrilikle fırçayı biraz silkeledim. Kart tamamlanmış oldu.
------------------
This card had been waiting for me since last year. I remember painting it with acrylic and trying out my home made stencils in a rush. It was pale, had pink in it, so i really did not like it at first. I came across this card a couple of days ago. As i was looking for something totally irrelevant i found this whale picture and decided to paste it here. I felt like repeating the circle in the middle. I added more circles with other pens. Color pencils, pencil, markers, felt tips followed and circles got bigger. Ocean followed the whale, became the trace of the ocean ("okyanusun izi"). Finally i tapped the brush with white and black acrylic paint. The card was done.


Bugün okuduğum bir yazı* üzerine günlük kağıt egzersizlerini yeniden düşündüm. Ben bir mimarım. Mimarlığın sanatla bilim arasındaki yeri sorgulanır hep. Ben de işime geldiği gibi bazen o yana bazen bu yana sığınırım. Mesleğimi çok severim, benim için hayatın her yanına yayılmıştır. Çoğu zaman ilgilendiğim şeyler için bir bahane olmuştur mimarlık. Sevdiklerim bir yolunu bulup mesleğimin de içine sızarlar eninde sonunda. Ama işte mimarlığın kuralları vardır. Öyle metrekareler, imar yönetmelikleri değil temellerden söz ediyorum: Ritm, tekrar, denge, simetri, asimetri, düzlem gibi şeyler kastettiğim. Kağıt üzerinde oynarken bunları düşünmüyorum, en azından düşünmemeye çalışıyorum. Yine de çalışma bittikten sonra kağıda bakınca bilinçaltımın kontrolünden çok da çıkamadığımı görüyorum. Bu egzersizler beni esnetmek için var. (Benzer bir maceraya heykelle başlamıştım 5 yıl önce.) Sonunda bir sanat şaheseri olmasalar da beni mutlu etmek için var. Beni iyileştirmek için var.
Bu blog benim için bir oyun alanı. Denemeler, deneyler yapmak için uydurduğum bir yer. 2005'te çok da bunaldığım bir zamanda yazdıklarımı paylaşmak için girişmiştim bu işe. Anonim kalmayı seçtim. En yakınlarım arasında buradan haberdar olan 5 kişi bile yok. Neden? Sanırım yargılanmak istemediğim için. Bu blogda saçmalama özgürlüğümü elimden bırakmak istemediğim için. Zaman içinde yazmaktan uzaklaştım, bitmemiş metinler beni huzursuz etmeye başladı. Sonunda hepten bıraktım yazmayı. Daha doğrusu yazdıklarım hep akademik şeylere dönüştü, başka şeyler yazmak için enerjim kalmadı. Ama yazamayınca delirecekmişim gibi hissettim. Böylece çizime döndüm. Boyalarla oynamaya başladım. Yaptıklarımı yine burada paylaştım. Yabancılarla yaptıklarımı konuştum ama yakınlarıma sustum. Son zamanlarda bu blogun bir sır olması beni rahatsız etmeye başladı. 9 yıl geç kalmış da olsa merhaba ben Özge.

*Seth Apter'in "sanatçı" üzerine yazdıkları burada. İngilizce bilmeyenler için ben bir kısmını alıntılıyorum:
"Neden sanat üreten pekçok yaratıcı insan kendini sanatçı olarak tanımlamaz? Bu etiket neden birçoklarını korkutur?
Görünen o ki bu kelime mitsel oranlar ve sihirli çağrışımlar üstlenmiştir. Çocuk sahibi olan insanlar kendilerini kolayca ebeveyn olarak tanımlarlar -- bu rolde ne kadar başarılı olduklarını hiç düşünmeden. Okuldakiler de kolayca kendilerine öğrenci derler -- sınıfta kalmış olsalar bile. Ama nedense sanat yapmak insanların kendilerini sanatçı olarak adlandırmak için gereken yegane içerik olarak görülmez.
Bazıları için, özgüven, yeterlik ve kişisel eleştiri ile ilgili mevzular onların bu etiketi kabullenmesini engeller. Bazı insanlar bu etiketin kendini beğenmişçe, kendini fazla önemseyen bir tavır olduğunu düşünür. Nadiren de olsa kendilerini sanatçı gibi farzedebilirler ama asla başkalarına bunu ifade etmezler. Bazıları bunu bir kariyer ya da meslek olarak icra etmedikleri sürece kendilerine "sanatçı" deme haklarının olmadığını hissederler. Birçok insan da ancak başkaları onlara bu adı verirse "sanatçı" olmaktan rahatsız olmazlar. Elbette başka bir sürü sebep de mevcuttur.
Belki de sanatçıyı diğerlerinden ayıran formal eğitim ya da öğrenimdir? Eğer durum böyleyse, sanat eğitimi almamış sanatçıları nasıl açıklarız? Belki de sanat eserinin satışı temel tanımlayıcıdır? O zaman hayatı boyunca yalnızca bir eser satmış olan Vincent Van Gogh'a ne demeli?  Peki sergiler düzenlemek ve sanat camiası tarafından kabul görmek? Bu durum ölümünden tam 40 yıl sonra ilk defa eserleri sergilenen Martin Ramirez, ya da eserleri Paris Salon'u tarafından 6 yıl üstüste reddedilen Paul Cezanne için geçerli değil.
Kimliğimiz bizim kendimizi nasıl gördüğümüzle ilgilidir. Bunu her düşüncemiz ve aldığımız her kararla biz yaratırız. Dışarıdan diplomalar, sergiler, satışlar ya da kabul görmek için beklemek yerine, kişinin kendisinin bir sanatçı olup olmadığına karar vermesi gerektiğine inanıyorum. Birşeyler yaratan herkes sanatçı etiketini kabullenmeyi ya da bundan uzak durmayı seçebilir, ya da hiçbir şekilde farketmediğini söyleyebilir."
--------------------------
I thought about daily paper prompts again after i have read a blog post* today. I am an architect. The place of architecture between art and science is always questioned. I hide on both ends regarding my mood in this particular day. I love my job, for me it is on all parts of my life. Often architecture provides an excuse for the things i am interested in. Eventually, the things i love leak into my occupation. But architecture has its rules. I am talking about the basics like rhythm, repetition, balance, symmetry, asymmetry, plane etc not square meters or construction agreements. I do not think about such things when i am playing with paper, at least i try not to. Yet, when the work is over and i look at the page i see that my subconscious is in control. These exercises exist to stretch me. (I started a similar adventure with sculpture 5 years ago) They exist to make me happy even if they are not "grand" works of art. They exist to heal me. 
This blog is a playground for me. It is a place i had made up for trials and experiments. I started out back in 2005 to share my writings when i was so depressed. I have chosen to stay anonymous. Not more than 5 people in my close circle know about this blog. Why? I guess i did not want to be judged. I wanted to keep my freedom to be silly on this blog. I declined from writing in time, the unfinished texts started bothering me. Thus, finally i have quit writing totally. Actually the things i write had become totally academic, no energy was left to write other things. But as i could not write i felt like going mad. Thus, i have turned to drawing. I started playing with paint. I shared what i have done here again. I have talked with strangers about my art but never with my close friends. Recently, this blog being a secret had started to bother me. So, even if it is 9 years late, hello, I am Özge. 

*Seth Apter's post on being an "artist" is here.

23.06.2014

her gün bir indeks kartı 4/ index card a day 4

Bu kart fırçada kalan artık boyaları silmek için kullandığım bir parçaydı. Siyah boyayla yolculuk başladı.
---------------
This card was a piece i used to wipe off leftover paint on the brush. The journey started with black paint.

 

Sonra başka renkler de katıldı.
------------
Then other colors joined, too.


Bir noktada lekeler dengelendi sanki. Baktım baktım "gökyüzü" dedim. Kartın ortasında gökyüzü aydınlandı.
------------
At a certain point i felt like the colors were balanced. I stared and stared and said "sky". Then the sky bloomed in the middle of the card. (gökyüzü means sky in Turkish)


her gün bir indeks kartı 3/ index card a day 3

akrilik ve daireler ile 12,5 x 19 cm indeks kartı üzerinde yeni denemeler  ...
------------
new experiments with acrylic and circles on 12,5 x 19 cm index card....
 

Şişe kapağı ve siyah akrilik boya ile daireleri bastım. Sonra daireleri farklı desenlerle doldurdum. Sabit siyah mürekkepli, ince ve orta kalınlıkta uçları olan kalemler kullandım.
------------------
With a bottle lid and black acrylic paint i stamped the circles. Then i filled each circle with a different pattern. I used permanent black ink pens with fine and medium tips.


 Dairelerin dışında kalan alanları turuncu akrilik boya ile boyayıp bitirdim.
-------------
I painted the leftover areas among the circles in orange acrylic.
 

her gün bir indeks kartı 2/ index card a day 2

akrilik ve daireler ile 12,5 x 19 cm indeks kartı üzerinde denemeler  ...
------------
experiments with acrylic and circles on 12,5 x 19 cm index card....


Şişe kapağını siyah boyaya daldırıp daireleri bastım. Sonra da ortalarına parmaklarımla izler bıraktım. Bir insanın parmaklarını boyaya batırıp sonra da kağıda dokunması çok rahatlatıcı. Bunun için ressam olmaya da gerek yok.
---------------
I have put a bottle lid in black paint and stamped the circles. Then i have left my fingerprints in the middle of the circles. It is so releaving to put your fingers in paint and leave marks on paper. And you do not have to be a painter to do this.


Kart üzerinde daireler arasında kalan alanları farklı renklere boyadım. Yine akrilik boya kullandım.
----------------------
I painted various colors in between the left over spaces among the circles. I used acrylic paint again.

20.06.2014

şiirli cumalar 9/ poem fridays 9

GÖĞE BAKMA DURAĞI

İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım

Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım

Turgut Uyar

8.06.2014

her gün bir indeks kartı 1/ index card a day 1

Küçük şeylerle başlamak lazım, kendi kendimizi korkutmadan...Yapmam gerekenlerin bütün hayatımı kapladığı şu günlerde kendime 15 dakika izin verdim. Elimi akrilik boya kavanozlarına daldırıp parmaklarımla kartları boyadım. Kapaklarıyla desenler bastım. Çok iyi geldi. Haziran ve Temmuz aylarının görevi bu: Hergün 15 dakika sanata ayırıp bir kart üretilecek. Neden kartlar? Çünkü kartların yüzeyi küçük, çabuk bitebilecek ya da son derece karmaşık işler yapmaya uygun. Deneyler yapmak için uygun. Hata yapmak için uygun. Hem sonra kendi ürettiğim o kartları arkadaşlarıma hediye etmek güzel bir his. Dünya üzerinde bir eşi daha olmayan, bütün kusurları ve güzelliğiyle beni temsil eden kartlar. 
-------------------------
One needs to start with small things, without scaring ourselves...Recently all the things i have to do covered all my life,but yesterday i gave myself a break of 15 minutes. I indulged my hands into acrylic paint cans and painted the index cards. I have stenciled patterns with the lids of the cans. It felt good. This is the mission of June and July: Everyday 15 minutes will be reserved for art to produce an index card. Why cards? Because their surface is small, making them appropriate for quick finisihing or complicated projects. They are suitable for experiments and errors. And gifting these hand made cards to my friends is a nice feeling. These unique cards which represent me with all their faults and beauties in the world.


"Her güne bir indeks kartı" Daisy Yellow blogunun sahibi Tammy Garcia'nın her yıl yürüttüğü bir projedir.
"index-card-a-day" is an annual project carried out by Tammy Garcia of Daisy Yellow blog.